Doğum Sonrası Cinsellik Nasıl Olmalı?
Sezaryen doğum sonrası cinsellik: Sezaryenle doğum yapan veya vajina kanalında dikişleri olan kadınlar, sezeryan sonrası ilişki de doktorlarının kendileri için önereceği muayene kontrolünden sonra cinsel birleşme yaşayabilirler.
Genel görüş doğum yapmış kadının ruhsal ve fiziksel toparlanmasının 6 hafta süreceği, yine bu dönemde oluşan yoğun akıntının zorluk oluşturabileceği ve doğumdan sonra ilk ilişki için aslında doğum sonrası cinsel ilişkiye 40. günden sonra başlayabileceği yönündedir. 40 gün rahim ve vajinanın toparlanması, eski haline dönmesi ve fiziksel yorgunluğun azalması için verilen süredir.
Aslında burada “cinsel ilişki” kavramından ne anladığımız önemli. Doğumdan sonra ilişki de dokunmalar, kucaklaşmalar, öpüşmelerin de cinsel yakınlık kurmanın en önemli yollarından biri olduğunun altını çizersek hemen doğum sonrası cinselliğe başlamanın uygun olduğunu belirtebiliriz.
Aslında önemli olan çiftlerin kendilerini seks için hazır hissetmeleridir ki bu süre değişkenlik gösterebilir. Cinsel birleşme ertelenmiş bile olsa doğumun hemen sonrası dönemde cinsel yakınlaşmaların başlaması kadına, erkeğe ve çift ilişkisine iyi gelecektir. Kuşkusuz ki bu yakınlık hissi ve çift ilişkisinin pozitif olarak etkilenmesi bebeğin gelişiminde de olumlu katkılar sağlayacaktır.
Lohusalık dönemi cinselliği olumsuz yönde etkiler mi?
Lohusalıkta cinsel hayat: Lohusalık, bedenin doğumun ardından fiziksel ve ruhsal toparlanma sürecidir. Psikolojik olarak kadın, bebek için anne rolüne adaptasyon sürecindedir.
Bebeğe bakım vermek yeni ebeveynler için mutluluk kaynağıdır, ama alışılmadık zorluklar da içermektedir ve yorucudur. Aynı zamanda ev kalabalıklaşmıştır. Kuşkusuz ki lohusalıkta cinsellik sürecinde cinselliği keyifli yaşayabilmek zorlaşmıştır. Kadının lohusalık hüznü yaşaması, doğum sonrası depresyon geliştirmesi riskleri de vardır.
Ruhsal süreçlerle birlikte kadın fizyolojik olarak da değişimler yaşamaktadır. Doğum sonrası oluşan hormonal değişiklikler ve emzirme sırasında salınan hormonlar kadının cinsel isteği ve uyarılmasında azalmaya yol açabilir, vajinal ıslanma gecikebilir ya da olmayabilir. İnsan cinselliği sadece hormonlarla belirlenmediği, sosyal koşullarla da etkilendiğinden bazı kadınların cinsel yaşamlarında hiçbir değişiklik olmayabilir. Kuşkusuz ki sorunsuz sürdürülebilen cinsellik, değişen bedenine rağmen kadının kendini yeniden arzulanabilir, çekici ve beğenilir hissetmesini sağlamakta ve ruh sağlığını olumlu etkilemektedir.
Araştırmacılar kadınların doğum sonrası ortalama 12 hafta içinde gebelikten önceki cinsel ilişki sıklıklarına döndüklerini tespit etmişlerdir. Genel kabul gebelik öncesi cinsel yaşamları keyifli olan çiftlerin lohusalık döneminde de cinselliği keyifli yaşadıkları yönündedir.
Doğum sonrası dönemde kadının süt verme süreci cinselliği etkiler mi?
Hem olumlu hem olumsuz olarak etkileyebilir. Anne sütüyle beslenmenin çocuk için sayısız avantajı olduğu bilinmektedir. Bu avantajları sağlayan olmak, kadının kadınlık algısını güçlendirir, kendini daha “kadın” hissediyor olmak cinsel isteği arttırabilir. Yine süt veren kadınlarda fiziksel toparlanma sürecinin kısalacağı bildirilmektedir. Bazı araştırmalar emziren annelerin daha erken dönemde gebelik öncesi cinsel istek ve aktiviteye döndüklerini bildirirken, bazı araştırmacılar emzirmenin cinsel aktiviteyi olumsuz etkilediğini öne sürmektedirler.
Süt verilmeye devam edildiği sürece “prolaktin isimli hormon yüksek kalır ve bu hormonun cinsel isteği azaltabileceği, vajinal ıslanmayı geciktirebileceği bilinmektedir. Kayganlaştırıcı krem kullanımıyla birleşmede ağrı yaşanması giderilebilir.
Öte yandan cinsel yakınlaşmalarda göğüslerden süt gelebilir, bunun sıkıntıya yol açmaması için göğüslerin fazla uyarılmasından kaçınılmalıdır.
Doğum sonrası dönemde birleşmede ağrı neden olur, tedavisi var mıdır?
Doğum sonrası cinsellikte ağrı, daha doğrusu cinsel birleşmede ağrı (disparoni) sık rastlanan bir durumdur. Değişen hormonlar cinsel isteği azaltır, uyarılma azalır, uyarılmanın azalması, vajinal ıslanmanın az ya da hiç olmasına sebep olacağından birleşmede ağrı olur. Ağrı deneyiminin yinelenmesi, isteksizliği arttırır, istek olmayınca uyarılma ve ıslanma azalacağından kısır döngü sürer gider. Anlaşılacağı üzere çoğunlukla durum fizyolojiktir ve kendiliğinden hormonların eski düzeyine dönmesiyle düzelir, bu geçici dönemde kayganlaştırıcıların kullanımıyla ağrı engellenir. Doğum sonrası cinsellikte acı, aslında sevişmenin uzatılması, uyarının arttırılması ve vajinal ıslanmanın artması ile azalacaktır.
Kadın doğum uzmanınızla sorunu paylaşırsanız size uygun bir hijyenik kayganlaştırıcı önerecektir. Sorun devam ederse ayırıcı tanı için uzman yardımı almanız önemlidir.
Estetik kaygılar nedeniyle cinsellikten uzaklaşan kadınlara ne önerilebilir?
Kilo alımı, değişen bedeni nedeniyle estetik kaygıları olan, kendini beğenmeyen kadın, eşi tarafından arzulanılmayacağı endişesiyle doğum sonrası cinsellik ve cinsel yakınlıktan kaçınabilir. Kadının bu haliyle de çekici görünebileceğini, kadın olarak yine arzulanılabilir olduğunu bilmeye ihtiyacı vardır ve bu konuda eşinden geri bildirim alma ihtiyacı içindedir.
Erkeğin de yeni rolüyle ilgili zorlukları olabileceği, anne bebek ilişkisinde dışlanmışlık hissedebileceği, yeni doğum yapmış birinden cinsellik talep etmenin uygun olmayabileceği gibi kaygıları olabileceği, onun da anlaşılmayı ve desteklenmeyi bekleyebileceği gerçeği akılda tutulmalıdır. Kaygıları paylaşmak sorunun çözümünü de beraberinde getirecektir.
Eşler doğumdan sonra gelişebilecek cinsel sorunlarla nasıl başa çıkabilirler?
Lohusalık ve doğum sonrası sürecin geçici bir dönem olduğu akılda tutulmalıdır. Öncelikle eşlerin daha gebelik döneminden başlayarak bazı zorlukları öngörerek cinsel yakınlaşmayı sürdürmek için çaba harcamaları, cinselliği konuşulabilir kılmaları önemlidir. Doğumu izleyen süreç, eşlerin yeni rol ve sorumluluklarına alışmaları dönemidir. Bu dönemde bebek açısından büyük ailenin yardımına kuşkusuz ki gereksinilir, çiftin kalabalığa rağmen evde yaşam alanı yaratması, kısa süreli de olsa yalnız kalmak için çaba sarf etmesi, bebeğin kendi odasının düzenlenmesi hem çift ilişkisinin hem de cinsel yaşamın korunmasını sağlayacaktır.
Kuşkusuz ki çocuğun ihtiyaçları önemlidir, ancak bu dönemin zorlukları düşünüldüğünde cinsel haz kolay ulaşılabilir olma özelliği nedeniyle de kendimize zaman ayırmanın en keyifli yollarından biridir.